İslam Sonrası Türk Eğitim Tarihi - Kısa Bir Bakış
- abdullahbedirkaya
- 19 Ara 2023
- 3 dakikada okunur
Değerli arkadaşım merhaba,
Bu blogun konusu İslamiyet sonrası Türk eğitim tarihi. Bu blogda aslında eğitim ile din arasındaki ilişkiyi ele alacağız.
Talas Savaşı ile başlayan müslüman olma süreci ile birlikte göçebe Türk kavimleri yavaş yavaş anadoluya doğru göç etmekte ve yerleşik hayata geçmeye başlamaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi verimli ve tarıma elverişli topraklardır. Yerleşik hayata geçen ve din değiştiren Türkler için yeni bir hayat başlamaktadır. Bu yeniliğin en önemli sebebi kuşkusuz İslam dinidir. Çünkü İslam hayatın her anını kuşatan, günlük hayat pratiklerinde ne yapılması gerektiğini dahi söyleyen bir dindir. Eve nasıl girileceğinden, tuvalette nasıl davranılacağına, devlet büyüğüne itaatten, aile içi ilişkilere kadar hemen her alanı düzenler. Üstelik Türkler müslüman olana kadar geçen süre içerisinde İslam dini, oldukça büyük bir coğrafyaya hakim olmuş, bu coğrafyaların kültürlerinden etkilenmiş ve zaman içerisinde kültürel olgunluğa erişmiştir. Camiler, mimari, eğitim kurumları, devlet yönetimi gibi hususların temelleri güçlü şekilde atılmıştır. Haliyle Türklerde bu yeni kültüre adapte olmaya başlamıştır. Bu süreç içerisinde Türkler eski inançlarına ait bazı değerleri de korumuşlardır.
İslam'dan sonraki eğitim tarihi sürecini Osmanlı Devleti'ne kadar bir bütün olarak ele alacağım. Çünkü bu süreç oldukça geçişken bir süreci göstermektedir. Dönemsel olarak keskin sınırların çizilmesinin zor olduğu bir dönemdir. Bu süreçte Türk - İslam sentezinin temelleri atılmıştır.
Türk - İslam Devletlerinde Eğitim Kurumları
Cami ve mescitleri
Ribat, Tekke ve zaviyeler
Kütüphaneler
Medreseler
Mabedler aynı zamanda birer eğitim kurumudur. Özellikle orta çağ boyunca batıda kilise, doğu da ise cami-medrese eğitim kurumlarının temelini oluşturmuştur. Dini eğitim verilen bu kurumlarda dönem dönem ya da farklı kilise ve medreselerde pozitif ilimlerde okutulmuştur. Bu dönemin en önemli katkısı, Tanrı karşısında tüm insanlığın eşit olması, haliyle herkesin eğitim almaya layık olduğu anlaşının hayata geçmiş olmasıdır. Bu sayede eğitim sadece elitlerin değil sıradan vatandaşların da erişebildiği bir hizmet halini almıştır. Bu bağlamda dini kurumlar ile eğitim kurumları arasında oldukça sıkı ve tarihi bir bağ vardır. Peygamberimiz zamanında Ashab-ı Suffa ismi ile anılan bir grup sahabe, mescitlerde hem yaşamış hem de eğitim almışlardır.
Tekkeler ve zaviyeler ise tasavvufun İslam'a entegre olması ile birlikte oluşturulan kurumlardır. Bu kurumlara devam eden dervişler tasavvuf yolunu öğrenmişlerdir. Mevlana, Yunus Emre başta olmak üzere Türk İslam büyüklerinin hemen hepsi bu kurumlarda yetişmiş ve bu kurumlarda insan yetiştirmiştir. Tekke ve zaviyelerin kendi zamanlarında toplum adına büyük sorumluluklar üstlendiği söylenebilir. Osmanl'nı son dönemlerine kadar toplum için faydalı insan yetiştiren bu kurumlar Cumhuriyetin ilanı ile birlikte resmi olarak kapatılmıştır. Ancak faaliyetlerine vakıf ve dernek gibi isimlerle devam ettikleri bilinmektedir.

Medreseler
Medreseler İslam kültürünün en önemli kurumlarından birisidir. Eğitim adına yüz yıllar boyunca oldukça önemli görevleri üstlenmiş ve modernleşme sonrası yaşadığı uyum sorunları ile ortadan kalkmıştır. Günümüzde üniversitelere denk gelmektedir.
Bir anlatıya göre Budist-Türk külliyeleri olan "Nevbahar"lar İslam'dan sonra medrese olarak yollarına devam etmişlerdir. Bu hikaye kültürleşmeye güzel bir örnektir.
Karahanlı Buğra Tamgaç Han kurduğu medresenin vakıfı için şöyle bir senet bırakıyor.
Vakıf mallarından gelecek gelir ile gerekli bakım hizmetlerinin yapılmasını, borçların ödenmesi, uygun arazilere ağaç dikilmesi, öğrencilerin yatacağı yer sergilerinin yapılması, medrese müderrisinin ücretinin 2000 dirhem olarak belirlenmesi hatta ramazan ayında yakılacak kandillerin yağına harcanacak ücret dahi belirlenmiştir. Bu senetin en önemli kısmı ise enflasyonun dikkate alınmasıdır. Senetin yazıldığı günün altın fiyatı dirhem cinsinden yazılmış, ilerde de ilgili ücretlerin altına uygun şekilde verilmesi gerektiği söylenmiştir.
Nizamiye Medreseleri ve Türk Eğitim Tarihi
Nizam'ül Mülk tarafından kurulmuş medreselerdir. Medreselerin zirvesi olarak da tanımlanabilir. Çok sayıda Nizamiye medresesi vardır. Bu medreseler belirli amaçlar için kurulmuştur. Zaten her eğitim kurumunun yetiştirmek istediği bir insan modeli vardır. Bu medreseler Şii tehlikesine karşı Sünni-Hanefi ekolü desteklemek için kurulmuştur. Şii tehlikesi derken Şiilik bir tehdit olarak algılanmamaktadır. İnsanların Şii mezhebine geçmesi, doğal olarak İran kültürüne kaymalarına neden olacaktır. Bu ise Selçuklu devletini zayıflatır. Bunun önüne geçmek için Sünni-Hanefi ekol desteklemiştir. Nizamiye medreselerinde çok sayıda pozitif bilim dersleri okutulmuştur. Bunlar tıp, hikmet, felsefe, mantık, matematik, hesap, hendese, astronomi, coğrafya gibi dersler olarak sayılabilir. Öğretim yöntemi olarak ezber, tekrar, kavrama, müzakere, deftere yazma gibi yöntemler kullanılmıştır. Buradan yetişen kaliteli insanlar sayesinde fetihler kalıcı hale gelmiştir. Bir devletin en önemli sermayesi insandır. Kaliteli insan yetiştirmek devletin kalıcılığı ile doğru orantılıdır.

Commenti